
Sesini işitirim dalların arasında doğanın keskisi gibi işler durur içimde iklimimde martılardan yapılma ürkeklik insan gürültüleri derim insan gürültüleri karışan sesine şenlik dağılır, ağızda et tadı sokakları bölerler, yolları ve yokuşları yola düşmüş ayakkabı sesleri çoğalır tuhaf kavşaklarda kenti avucunda kavuran bir yangın olur insan gürültüleri bir yerinden ateşe verilmiş gibi dünya ne fayda büyüse ahşap evlerle sesin kirişler, merdivenler, gözbebekleri boşlukta duruşu dalların göğün bir olta misali atılışı boğaza yanık kokusu, Karaköy Lokantası’nda bir akşam sonrası sürüklenişi yolların tutuşması sokak lambalarının geceye ve ansızın ayağa kalkması toprağın şaşırmalı mıyım her yangında hep bir ağızdan konuşmasına herkesin dilinin ucunda bir söz yüreğinde tamahkâr bir ses insan gürültüleri ayıran bizi bunu iyi bilirim
İstanbul’u tarih boyunca yeniden şekillendiren yangınların ve insan gürültülerinin bende bıraktıkları, Dergâh Dergisi’nin 351. sayısında yayımlanmıştır.