
Buddha ile Çoban Arasında Konuşma
Suttanipâta’dan
Çoban — Çorbam pişti, sütüm sağıldı; Mâhi suyunun kenarında kulübemi yaptım; kapısı açık, ateşim yanıyor! Sen de ey gök, istersen yağ!
Buddha — Benim hiddetim ve inadım yoktur. Mâhi kenarında bir gece geçirmiyorum. Kulübemin her tarafından hava geçiyor. Ateşim sönmüş, sen de ey gök, istersen yağ!
Çoban — Burada korkulacak at sinekleri yoktur. Otlar içinde ki bataklıklarda ineklerim dolaşıyor, yağmur yağarsa yağsın, ondan kederlenmezler. Sen de ey gök, istersen yağ!
Buddha — Hasırım sıkı örülmüştür; tufanı geçeceğim. Hasıra bile ihtiyacım yoktur. Sen de ey gök, istersen yağ!
Çoban — Mutiğ ve sadık bir karım var. Uzun zamandan beri arkadaşımdır, en tatlı şeyimdir. Ondan hiçbir fena söz işitmedim. Sen de ey gök, istersen yağ!
Buddha — Ruhum mutiğ ve hürdür. Uzun zamandır talim görmüş ve ram olmuştur. Artık bende hiçbir fenalık kalmamıştır. Sen de ey gök, istersen yağ!
Çoban — Ehil ve ayâlimin kölesiyim. Kendim gibi sıhhatli çocuklarım var. Onlardan hiçbir fenalık işitmedim. Sen de ey gök, istersen yağ!
Buddha — Bir kimsenin kulu değilim. Bu dünyadan iyiliklerimle geçinip gidiyorum. Başkasının kulluğunda işim yok. Sen de ey gök, istersen yağ!
Çoban — İneklerim var, buzağılarım var, bana miras kalan otlağım var, sürümde hükmünü geçiren bir boğam var. Kazıklar sağlam çakılmış. İpler sağlam ve yeni keneviden. Buzağılar ne yapsalar ne yapsalar koparamazlar. Sen de ey gök, istersen yağ!
Buddha — Bağlarını koparan bir boğa gibi, sarmaşıkları söken bir fil gibi, ben artık hiçbir kadının karnına girmeyeceğim. Sen de ey gök, istersen yağ!
İşte vadileri ve ovaları kaplıyan büyük bir bulut yağmaya başladı. Yağmurların sesini dinleyen zengin çoban haykırdı: — Mes’ûd’u (siddharta) istikbal eden talihimiz mübarek olsun. Sana sığınırız, ey görücü! Üstadımız ol ey büyük münzevi! Ey bize safalar getiren! Benimle mutiğ karım zahidane bir hayat süreceğiz, ihtiyarlığı ve ölümü geçeceğiz, ıstırabın sonunu göreceğiz!
Şerir Mâra: “Oğlu olan oğlu ile övünür,” dedi. “İnekleri olan inekleriyle övünür. İnsanın istinatgâhı olması neşe doğurur, istinatgâhı olmayanın sevinci de olmaz.”
Mes’ûd: “Oğlu olan oğlu ile dertlenir, inekleri olan inekleriyle dertlenir, insanın istinatgâhı olması elem doğurur. İstinatgâhı olmayanın elemi de olmaz” dedi.
Çeviren: Asaf Hâlet Çelebi
Bu yazı Yeni Adam mecmuasının 325. sayısında yayımlanmıştır.