
Yuvama ateş verdim. Sefer yaprağından kanat yaptım ve gül bahçelerinden uzaklaştım. Şebnem gibi saf olan vücudum bana yine bir yük gibi ağır geliyordu. Bu hâlde parlak güneşin küçük dükkânına doğru uçtum. Zaman beni asılsız bir vaitle yerimden etti. Serap dalgaları kaynadı ve ummana karıştım.
Kimse benim gidip gelmemden haberdar olmadı. Başımı yakama çekerek geldim; ayaklar altında dolaşırken gittim. Ayağımın mum gibi yürümek kudreti yoktu. Ayakta durduğum hâlde gecelerle beraber geçip gittim.
Seyahate çıkmışken yine mecliste bulunuyordum. Mestlerin kadehi gibi kendi kendimden geçmekte idim. Ben delilik sahrasının o vahşî kuşuyum ki âhuların ürkmesini kendime kanat yapıp o sahralardan yükseldim. Ben karasızlık sedefinin o incisiyim ki yuvarlanarak ummanların dışına çıktım.
Ben bir mısrağdım ve öteki beyitlerden çok daha güzeldim. Zaman beni seçmiş olduğu hâlde ben o divanı bırakıp dışarı çıktım.
Çeviren: Asaf Hâlet Çelebi
A. H. Çelebi’nin bu çevirisi, Yeni Adam mecmuasının 322. sayısında yayımlanmıştır.